31 Temmuz 2010 Cumartesi

Yeni Nesil Alacakaranlık Kuşağı; X-Force


Hani Başarısız Heavy Metal öyküleri olur ya herif nerden ne kadar koyması gerektiğini anlayamadan verir glowları, renklendirme ve arka planların eli yüzü photoshop olmuş yada ağır renklendirilmiş, bi garip bişilere dönmüştür çizim. İşte ben de hep bu izlenimi yaratır bu tür ayrı iki tekniğin uç noktalarının birleşmesi, beni bozar yani. Bilgisayar veya değil farklı atmosfer yaratmak için cırtlak ve patlak renklerin kullanılması beni pek sarmıyor işte abi. Hadi kapakta bir yere kadar etkileyici ama karelerde devamlılığı sağlayamadıkları için midir nedir, kare başına gösterilen özenin düşmesi sebebiyle kalite iyice bulamaça dönüyor.

2008 Şubatında başlayan ve cildinin çıkmasıyla kapak çizimlerine kanarak ve Emre nin tavsiyesi ile aldım ki güzel çizilmiş boş bir hikaye ile karşılaşacağımı bekliyordum. Ama o da ne;

Karanlık bir atmosfer, günümüzden çok uzak olmayan bir sci-fi hikayesi. Ölüm ve işkencenin her türlüsünün hedefe ulaşmak için mubah olduğu, adamı saf kan ve taze ete doyuran bir takım.

"X-Force gelecek kellen gidecek" sloganıyla yola çıkılmış fakat bu yolda vahşetle bu kadar haşır neşir olan ekip üyelerinin psikolojik değişimi ve bu değişimin sancılarına da değinilmiş. Hatta hedef olarak ilerlenen ve yokedilmesi beklenen "evil" karakterlerin ağzından dinlediğimiz bölümler insan doğasının normal olarak düşünce yapısınınn aslında hep sınırlarda dolandığını ve ne kadar kolay sapkınlığa yönelebileceğini bizlere yandan yandan bize fısıldıyor..

"Messiah Complex" te de bizi benzer bir "disutopik" atmosferin içine sokan yazarlar Craig Kyle ve Christopher Yost un yazdığı bu "gore" hikayenin başında Clayton Crain muazzam çizimleriyle bizlere eşlik ediyor.Crain zaten anlayabileceğimiz üzere binimum "Curse of the Spawn" da olmak üzere Top Cow ve Image serilerinin kapaklarına ve sabırsızlıkla beklediğim "Shadowland" serisinde Ghost Rider a el atmış abimiz.



Her şey tadında kararında, çok karanlık sahneler de olsa ayrıntıdan kaçılmamış.

Graphic Art olarak başarılı bir arkadaşımız Clayton, deseni sağlam olmasa zaten itin gtüne sokardım kendisini ama ağır renk kullanmasına rağmen anatomi sıkıntısı çekmemiş hata yapmadığı için "Aman renk basarım, bu hatayı kaparım!" kaypaklığına gerek duymayan takdir ettiğim bir şahsiyet kendisi.

Hikayeye değinmek gerekirse, yukarda da bahsettiğim gibi yaratılan ortam değişik karakterlerin bakış açılarıyla tasvir ediliyor, kim olursa olsun yeni ve tazelenmiş bir bakış açısıyla hepsinin içinde bulundukları vahşete ve bu vahşeti seçme nedenlerine de göz atmış oluyoruz. Bu ölüm ve kan banyosunun her bünyede izler bırakması alıştığımız;"bugün de 100 adam öldürdüm, hahaha..." kafasındaki karakterler yerine, yüzleştikleri bu eylemlerin karakterlerine yansıyışları, karakterlerinde bıraktığı izleri ve her karakterin maruz kaldığı bu durumla başa çıkma ve bu eylemleri kendilerine doğrulama yöntemlerinide anlıyoruz.

Charlie Huston un yazdığı ve Jefte Palo nun resimlediği "Ain't No Dog" kodaman psikopat Wolverine in tek kişilik şovuna çağırıyor hayranlarını. Bu adam işi biliyor, sevmediğim bir tabir olsa da "kanlı bir sarkazm" şöleni sunuyor. Çizim ve hikaye anlatımı Frank Miller ı anımsatsa da, güzel bir tad bırakıyor. Hikayedeki bu tarz değişikliğini hiç hissettirmeden ara sıcak olarak sunulsa da ne akışı bozuyor nede "at skinde kelebek" izlenimi yaratıyor... Aksine Charlie Huston ı bakalak olacağım bir yazar ve Jefte Palo yu takip edeceğim çizerler arasına sokuyor. "Rezervuar Köpekleri" ndeki Mr.Blonde un işkence sahnesindeki muhabbetvari, kurbanıyla oynayan predatör hikayesi metinlerin güzelliğiyle taçlanmış. Ahanda altta caps;







Sonuc olarak farklı bir X-Men hikayesi ile güzel bir zaman geçiriyoruz. Baymıyor, takip edilesi, sex ve işkence sahneleri biraz daha arttırılabilirdi belki ama söylediğim gibi "Ain't No Dog" zaten safi kana başlı başına doyuruyor.

Tavsiye edilir, özellikle çıtayı bir seviye yükseltmek istiyorsanız X-Force sizin için biçilmiş kaftan, tabii bir de şu küfürleri sansürlemeseler pek bi sevinecem. Adam biçilen bi öyküde küfre takılmaları garip ama neyse o da nazar boncuuu olsun:)


21 Temmuz 2010 Çarşamba

New Avengers; Marvel Evrimi!





Bu gectiğimiz günlerde yazı yazmamamın en önemli sebebi "Ulan yazı mı yazıyım yoksa şu cildi de bitirip onunla ilgili mi yazıyım?" sorusunu kendime sormam oldu. Bu ufak çaplı günah çıkarma seansının ardından Çizgi Roman zulalarımı eritme yolunda hayli yol katettiğimi söyleyebilirim. New Avengers ın cildlerini tamamlayıp bitirebildim sonunda, biraz bahsedeceğim ama zaten her yerde bulabileceğiniz pek çok detaylı yazılar da mevcut, onlara da bakabilirsiniz ufak bir google search un ardından. Ben acıkcası çok detaya girmek istemiyorum ama bulduğum ciltleri okumayıp bekletmiştim arada eksik sayılar var diye şimdi hepsini bir anda okumak efsane oldu gerçekten.
New Avengers ın yanında, ölüyü dirilten yazar Braubaker lı Daredevil inanılmaz hoşuma gitti ama o da başka bir günün konusu olsun. Blacksad vakkasından bahsetmiyorum bile, hep zulalıyorum bunları, patlatacam teker teker blogda...

2000' lerde Marvel ın ısıtıp ısıtıp önümüze sunduğu "Onslaught" Doomsday muhabbetlerinden sıkılıp artık sadece özel sayıları veya mini serileri takip etme kararı almıştım. Bu süreç açıkcası bana o kadar iyi geldi ki Vertigo nun içinden geçip, 100 Bullets, DMZ, Sculped, vari serilerle tanışma ve "Popgun", "Flight" vari antoloji kafasında eserlere göz atma fırsatı buldum. Bu süreç "House of M" serisinden rastgele aldığım Quicksilver issue su ile sona yaklaşmaya basladı.
Gayet oturaklı, hardcore bunalımlı daha olgun contentte ve ciddi öykülere başlayan Marvel evreni resmen evrim geçirmeye başladı ve House of M sonrasında da bu değişim devam etti. Madem "House of M" i kaçırdık bi ucundan tutalım bakalım diyerek tekrardan Marvel evrenine giriş yaptım yaklaşık 1,5 sene önce. Wolverine den girip Civil War a bulaşıp Planet Hulk ve World War Hulk dan cıktıktan sonra "Neliymiş bu New Avengers yahu?" diyip yürümeye başladım.

Öncelikle kendime iş edindiğim New Avengers ın beklediğim ciltleri de geldi ve kesintisiz okuma zevkine erişebildim. Her ne kadar sadece New Avengers dan ilerleyince bile pek çok boş nokta kalması sebebiyle önceki zulaları patlatıp Nick Fury nin kayıplardayken karıştırdığı haltlara "Secret Wariors" ile göz gezdirdim, elimdeki civil War Ciltlerini "Civil War" ve "Civil War; Wolverine" e de baktım şöyle bi. Tabii ki güzel bir süreç oldu. "Civil War" dan "Secret Invasion" a son yılların en önemli Çizgi Roman olaylarına göz atmış oldum. Ama bunlarla ilgili aşırı detaylı yazmayı düşünmüyorum. Alın okuyun yani güzel gayet, sıkıntısı yok. Bol flashbackli, adeta bir televizyon serisi tadında meraklı meraklı okuyorsun. Okuması kolay, çizimlere ve yazar Brian Michael Bendis e laf yok. Çok iyi çizerler yer almış serilerde bu arada; Alex Maleev den Leinil Yu ya Old Man Logan gibi bir şaheserin çizeri Steve McNiven dan Billy Tan a kadar adeta bir yıldızlar gecidi.

Okurken aldığım tad kaliteli bir Hollywood filmi niteliğinde, zaman zaman uçlara kayıyor ama abartmıyor, sertleşiyor ama dozunu ayarlıyor, şaşırtıyor ve tabuları kırıyor, arada beklenmedik karakterlerin ölümü ile; "Vaaay be!..." dedirtiyor ama Marvel Dünyasını yine her an herkes geri gelebilir, ölüler dirilebilir kapıları artık herkes için açık, okuyucularda bunun farkında tabii ama sıkıntı diil zaten yıllarca başımıza geldiği için bunu karakterleri ölümsüz tutabilmek için yapılan okuyucuya da iyi gelen bir method olarak kabullendik. Özellikle geçişler ve ilk ciltlerde anlatılan her olaya sonraki sayılarda "secret invasion" ile refer edilmesi bütünlük açısından takibini zorlaştırsa da "Hasktr lan bu herif demek ki burdan itibaren Skrull mıs amk!" dedirterek Avengers gibi okuyucunun da kendini aldatılmış hissetmesine belki de en sevdiği karakterin bile ele geçirilmiş olacağı şüphesiyle paranoyaklaşmasına sebebiyet veriyor ki sevdiğimiz istediğimiz şekilde insanı hikayenin içinde tutuyor.Kısacası hissiyatı veriyor bence, gayet güzel. Zaten pek çok blog da derinlemesine incelemeler bulabilirsiniz.

Şimdi Dark Avengers a giriş yapmış bulunuyorum. Zaten Dark Wolverine üzerine bir yazı yazacağım, birkaç aydır takip ettiğim ve hastası olduğum bir karakter Daken. Bakalım Dark Avengers nasıl olacak? Zannımca sıkılıp bırakabilirim, yani Daken üzerinden Dark Wolverine ile takip edebilirim diye düşünüyorum çünkü beni biraz bayıyor süper kahraman bolluğu. Yani çok fazla karakter olması doğal olarak karakterler üzerinde yeterince derinlemesine durulmamasına sebep olduğu için tek bir karakterin üzerinden giden serilere daha sıcak bakmısımdır hep.

Şöyle bir karkterlere göz atarsak, yani en azından bir kısmına;

Daredevil dan tanıdığımız Daredevil in oyun arkadaşı, Maya Lopez i böyle bir ortamda görmek güzel oluyor, "Büyümüş de Avengers la takılıyor kerata..." diyorsunuz.

Ronin gibi yeni bir kostümle tanışıyoruz ve Hawkeye ın göçebe halinden bir anda nasıl aksiyonun içine dalıdığını ve fevriliğiyle neler yapabileceğini görüyoruz. Fevri herif ya resmen, ama sevidi daha da bi sempati duydum kendisine açıkcası.
Sonunda Dark Reign ve Civil War da alınan taraflardan tanıdığımızı sandığıız karakterlerin politik duruşunu ve ne kadar kişilik sahibi olduklarını görüyoruz. Iron Man dediğimiz şerefsizin herşeyi eline yüzüne bulaştırmasını, Sentry nin sıkıntılarını daha iyi anlama fırsatı buluyoruz.

Sentry nin hastalıklı beyni ki su anda Osborn la birlikte, ne kadar dengesiz sosyopat biri olduğunu, ezik olduğu kadar paranoyak ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan sorunlu beyni ile tanıstığımız bir seri. Sessiz sessiz kenarda durmasına rağmen manipulasyona ne kadar açık ve çaresiz olduğunu rahatlıkla anlıyoruz.






Yani New Avengers ın okunması artık Allaaan emri gibi bişi. Son yıllardaki en önemli olaylardan biri sonuçta bir de şimdi okuyun ki gelecekte olacak olaylara daha hakim olun, ole böm böm bakmayın. Yavaş yavaş eritin işte. Daha "Dark Reign" var "Siege" var. Bunlar önemli şeyler öle çok boş bırakmayın üzülüyor insan sonra eğlenceyi kaçırınca.